► Kamala Harris ve Donald Trump’ın karşı karşıya geleceği 5 Kasım ABD seçimleri yaklaşırken piyasa beklentileri de farklı senaryolara göre hizalanıyor.
► Tarihsel veriler, S&P 500’ün 23 seçim döneminin 19’unda pozitif performans gösterdiğini ortaya koyuyor.
► Fidelity analistleri, tarihsel verilerden hareketle yatırımcıların seçim sonuçlardansa piyasa temellerine odaklanması gerektiğini söylüyor.
5 Kasım’da gerçekleştirilecek olan ABD başkanlık seçimlerinde son düzlüğe girildi. Demokratların adayı ve mevcut başkan yardımcısı Kamala Harris ile eski başkan Donald Trump’ın karşı karşıya geleceği seçim günü yaklaşırken ABD seçimlerinin sonucunun küresel piyasalara, ABD ekonomisine ve genel anlamda dünya piyasalarına etkisi de yatırımcılar için önemli gündemlerden birine dönüştü.
Seçimler yaklaşırken ABD piyasaları bilançoların da etkisiyle tüm zamanların en yüksek seviyelerini kaydetti. Kripto para piyasaları, tüm zamanların en yüksek seviyesine yaklaşan Bitcoin’in liderliğinde yükselişe geçti. Son anketler ve takip edilen göstergeler her birinin farklı bir ekonomik ajandası olan iki adayın galibiyetine ilişkin farklı sonuçlara işaret ediyor:
- The New York Times’ın 30 Ekim’de güncellediği ve farklı anketlerin sonuçlarını derlediği anket sayfası, Harris’in %49’la Trump’ın 1 puan önünde olduğunu gösteriyor.
- Reuters/Ipsos anketi, %44 ve %43’lük puanlarla Harris’in Trump’a karşı üstün olduğuna işaret ediyor.
- Bu yılın fenomeni olan tahmin piyasalarında ise farklı sonuçlar var. Kalshi, %61’lik bir puanla Trump’ın Harris karşısında galibiyeti garantilediğini gösteriyor.
- Kripto tabanlı Polymarket’ta da %66,9’luk bir zafer olasılığıyla Trump’ın galibiyetine kesin gözüyle bakılıyor.
Seçim sonuçları ve piyasa koşulları nasıl ilişkileniyor?
Seçimler, farklı adayların farklı ekonomi politikaları, regülasyon anlayışları ve endüstriyel yakınlıkları dolayısıyla hisse senetlerinin performansını etkileyebiliyor. Elbette aday galibiyetinin ötesinde, Kongre çoğunlukları da adayların kabiliyetlerini etkileyebildiği için önem arz ediyor.
2024’ün başından bu yana %23 performans gösteren ve seçim yaklaştıkça rekorlarını tazeleyen S&P 500’ün son hareketlerinde seçim yılının ötesine taşınan makroekonomik faktörler de var. Ayrıca yapay zeka yatırımlarıyla güçlenen bir piyasa manzarası hâkim. Yine de adayların çeşitli konulardaki tutumları, iş dünyasıyla kurdukları temaslar ve ekonomik yaklaşımları piyasaların sonraki rotasında belirleyici rol oynuyor.
Manşetlere taşınanlar
Dünyanın en yüksek profilli ekonomi etkinliklerinden biri olan IMF/Dünya Bankası toplantılarının gündemlerinden biri de ABD seçimleriydi. Uluslararası Para Fonu, adayların keskin şekilde farklılaşan ticaret öncelikleri göz önüne alındığında, ABD seçimlerinin piyasalar ve politika yapıcılar için “yüksek belirsizlik” yarattığını söyledi. IMF’nin Küresel Finansal İstikrar Raporu, hâlihazırda gergin olan jeopolitik manzaranın üstüne gelen ABD seçimlerinin bugüne dek finans piyasalarına yansımamış derin belirsizlikler yarattığını vurguladı. IMF’nin iki numaralı ismi Gita Gopinath, ABD’de olan bitenin hem ABD hem de tüm dünya için önemli olduğuna dikkat çekti.
Şimdiye dek olanlar
Anketler ve tahmin piyasaları farklı sonuçlar gösterse de “Trump Trade”, yaklaşan seçimlerin sinyallerinden biri oldu. ABD endeksleri ve diğer varlıklar, Trump’ın kazanma ihtimalini fiyatladıkça, ekonomik zeminin siyasi olaylara kıyasla piyasanın baskın itici gücü olma eğilimini vurgulayan JPMorgan’a göre piyasada şunlar gözlemlendi:
- Küçük ve orta ölçekli hisse senetleri, daha düşük vergi politikaları ve düzenleyici rejimdeki gevşeme beklentileri nedeniyle büyük ölçeklilere göre iyi performans gösterdi.
- ABD Hazine tahvili getirileri, tarifelerin, daha düşük vergilerin ve göçmen karşıtı yasaların enflasyona yol açacağı ve Fed’i temkinli tarafta tutacağı beklentisiyle sıçradı.
- Dolar, tahvil getirilerindeki artışla birlikte son düşük seviyelerinden yükseldi.
Tarihsel veriler
Her dönem kendi koşullarını yaratsa da analistlerin ve yatırımcıların sık tercih ettiği tahmin mekanizmaları arasında tarihsel verilere göz atmak öne çıkıyor. Morgan Stanley tarafından derlenen seçim sonuçları ve S&P 500 getirileri dosyası, S&P 500 endeksi başlatıldığından bu yana 23 seçim döneminin geride kaldığını gösteriyor. Morgan Stanley’e göre:
- S&P 500, 23 seçim döneminin 19’unda (%83) pozitif performans gösterdi.
- Bir Demokrat döneminden sonra yönetime yeni bir Demokrat seçildiğinde endeksin yıllık toplam performansı ortalama %11 olarak ölçülüyor.
- Bir Demokrat döneminden sonra yönetime bir Cumhuriyetçi seçildiğinde endeksin yıllık toplam performansının ortalama %12,9 olarak ölçüldüğü görülüyor.
- Bir Cumhuriyetçi başkan seçildiğinde S&P 500’ün ortalama getirisi %15,3 olarak kaydedildi; Demokrat bir adayın başkanlığı dönemlerinde ise ortalama S&P 500 getirisi %7,6 oldu. Tüm seçim dönemlerinde S&P 500 ortalama %11,28 değer kazandı.
Yıllık karşılaştırmada ise karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
Yine de başkanlık seçimlerinin belirgin bir biçimde piyasaları hareket ettiren bir olay olmadığına dair yorumlara da rastlamak mümkün. Örneğin Fidelity'den Anu Gaggar, özellikle ABD gibi güçlü kurumlara ve bağımsız bir merkez bankasına sahip gelişmiş piyasalara bakıldığında, tarihsel verilerin seçim döneminde piyasaya yönelik, adaylar tarafından yürütülen "canlandırma çalışmalarının" piyasa etkisine dair belirgin işaretler bulunamadığına dikkat çekiyor. Gaggar, "Siyasi olarak yönlendirilen ekonomik döngüler, gelişmekte olan piyasa ekonomileri veya daha zayıf kurumlara sahip ekonomilerle daha çok ilgilidir" diyor.
İdeal senaryo bunu söylese ve oldukça makul duyulsa da adaylardan birinin Donald Trump olduğu, küresel kutuplaşmanın ABD'de de yoğunlaştığı, seçim sonuçlarının netleşmesinin dahi uzun sürebileceği bir ortamda piyasalar için benzer bir beklenti fazla iyimser kaçabilir.
Dört farklı senaryo
Zürih merkezli İsviçre bankası UBS, her birine farklı olasılıklar atadığı 4 farklı senaryonun endüstrilere ve genel anlamda piyasaya etkisine dair dört farklı senaryo tahmini paylaşıyor. Demokratların hem başkanlığı hem de Kongre çoğunluğunu kazandığı senaryoya %5 ihtimal veren UBS, başkan adaylarının politikaları arasındaki çarpıcı tezattan önemli piyasa çıkarımları ortaya çıktığını söylüyor.
- 🔵 Demokrat hâkim: UBS'e göre Demokrat Senato ve Temsilciler Meclisi ile Harris'in ABD Başkanı olduğu senaryonun daha yüksek kurumlar vergisi oranları olasılığı nedeniyle hisse senedi piyasaları için muhtemelen en olumsuz sonuç olarak öne çıkıyor. Demokratların hâkim olduğu bir yönetimin düzenleyici incelemeler açısından da bazı alanlarda yoğunlaşabileceğini öne süren UBS, bu sonucun genel ekonomik etkisinin Biden'ın döneminden daha küçük olmasına ihtimal veriyor. Ekonomik büyüme için ılımlı bir olumsuzluk beklentisi bekleyen UBS, bu sonucun enflasyonu düşürücü etkisi olacağına da dikkat çekiyor. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine odaklanan sanayi, malzeme ve kamu hizmetleri sektöründeki seçili şirketler için olumlu bir senaryo olarak görülen bu çıktı, finansal hizmetler ve fosil yakıt tabanlı enerji sektörü için pek de iyi görülmüyor. Havacılık ve yük taşımacılığı için daha fazla düzenleyici denetim, yarı iletken üretimine daha fazla destek, yine bu dönemle özdeşleşiyor.
- 🔵 Harris / Bölünmüş Kongre: Kamala Harris'in başkanlığı Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu bir Kongreyle beraber kazanması, UBS'e göre politika değişikliklerinde daha kısıtlı etkiler getirecek ve bu da piyasalar üzerinde daha yumuşak bir etki anlamına gelecek. Bu sonucun yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine odaklanan sanayi, malzeme ve kamu hizmetleri sektörlerindeki şirketler için olumlu olabileceği yineleniyor.
- 🔴 Cumhuriyetçi hâkim: Donald Trump başkanlığı Cumhuriyetçi bir Kongre çoğunluğuyla kazandığı bir senaryo, 2017'deki sert vergi ve gümrük tarifelerinin yeniden yürürlüğe girmesi anlamına geliyor. Kurumlar vergisinde daha fazla indirimin yaratacağı maliyetleri Enflasyon Azaltma Yasası'nın öngördüğü yeşil enerji kapsamındaki sübvansiyonları keserek karşılayacak olan Trump hükümetinin kurumlar vergisindeki indirimleri ve daha genişleyici politikaları hisse senedi piyasalarını ilk aşamada olumlu etkiliyor. Ancak bu olumluluk, daha yüksek gümrük tarifeleri ve ticaret savaşlarının maliyetleriyle dengeleniyor. UBS, faiz oranlarının ve doların başlangıçta yükseleceğini öngörürken finans sektörü şirketlerinin hafifleyen regülatif ortam sebebiyle Cumhuriyetçi hâkim bir Trump döneminin en yüksek yararlanıcıları olduğunu tahmin ediyor. Trump'ın tam hâkimiyeti, fosil yakıt sektörü için de olumlu bir senaryo. Ayrıca rekabet rejimini de gevşetecek olan bu sonuç, daha fazla M&A getirebilir.
- 🔴 Trump / Bölünmüş Kongre: Bu senaryo, Trump'ın büyük politika değişiklikleri için alanını kısıtlama potansiyeli taşıyor. Daha yüksek tarifeler ve daha hafif bir düzenleyici ortam bu sonuç senaryosunun karakteristiğini oluşturuyor. Yine de Trump ve bölünmüş Kongre, hisse senedi piyasaları üzerinde karışık bir etki yaratma potansiyeli taşıyor. Trump'ın gevşeteceği rekabet rejimi birleşme ve satın almalar için zemin oluştururken, ABD dolarını güçlendiren, enflasyonu artırma olasılığı içeren ve gümrük tarifelerini artıran bu senaryo, piyasa için ters rüzgârlar anlamına geliyor. Özellikle endüstri şirketlerinin ve BT şirketlerinin yüksek gümrük tarifelerinden daha çok etkileneceği düşünülüyor. Finans ve fosil yakıt şirketleri bu senaryoda da kazanıyor.
Wall Street devleri seçim belirsizliğine nasıl hazırlanıyor?
Öncelikle, Wall Street devleri, aracı kuruluşlar, yatırım yöneticileri ve borsalar, sonuçların açıklanmasıyla beklenen volatilitedeki hacimleri yönetebilmek için personel sayılarını artırıyor. Reuters, siyasi gelişmelerin piyasayı, likiditeyi, işlem sistemlerini ve piyasa altyapısını baskı altında bırakabilecek dalgalanmaları beraberinde getirebileceğini söylüyor. Cboe Global Markets'tan Chris Isaacson, piyasaları şimdiye kadar görülen en büyük zirvelerin en az iki katını kaldırabilecek şekilde inşa ettiklerini söylüyor.
Örneğin hedge fon Vantage Point Asset Management, gelecek hafta yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde Donald Trump'ın zaferine inanarak Japon hisse senetlerinde ve dolardaki pozisyonunu artırıyor. Singapur merkezli şirketin yatırım şefi Nick Ferres, Trump'ın ikinci döneminin küresel büyümeyi destekleyeceği ve enflasyonu yüksek tutacağı fikrine dayanıyor. Yükselen Hazine getirileri doları yukarı taşırken, Japon yenini zayıflatma potansiyeli taşıyor; bu da Japonya hisse senetlerini destekliyor. Ferres'e göre Trump "ezici bir zafer"e hazırlanıyor.
Interactive Brokers'tan Jose Torres, Wall Street'in kararını çoktan verdiğini ima edenlerden. "Yatırımcı topluluğu, genel bir ortamda dayanarak Trump'ı çok, çok destekliyor" diyor. Barclays'ten Emmanuel Cau ise "Trump'ın zaferi giderek daha fazla fiyatlanıyor, ancak anket hâlâ sıkı" ifadelerini kullanıyor.
Kripto para piyasalarını ne bekliyor?
28 Ekim haftasında Bitcoin'de görülen yükseliş büyük ölçüde seçimlerle ilişkilendirildi. Barron's'un yayımladığı bir makale, Kamala veya Harris, zafer kimin olursa olsun, seçimin esas galibinin kripto olduğunu vurguladı. Zira son birkaç günde Bitcoin neredeyse tüm zamanların en yüksek seviyesine geri döndü.
2024'ü başa sardığımız spot Bitcoin ETF'lerin, spot Ethereum ETF'lerin onayladığını, kripto regülasyonu adına ABD'de önemli gelişmeler olduğunu, SEC'nin dahi seçim yaklaştıkça uzun dönemli davalarda geri adımlar atabildiğini bir ölçüde gördük. 2017'de Bitcoin'i suçla ilişkilen Larry Fink liderliğindeki BlackRock, kripto ETF'lerin lideri konumuna yükseldi. Kamala Harris kripto para piyasaları için net bir politika açıklamadı; öte yandan Donald Trump Bitcoin'le ödeme yapan ilk başkan adayı oldu. Yine de bu süreçte kripto para borsaları ve endüstrinin diğer oyuncuları, Vaşington'daki lobi güçlerini kanıtladı ve kampanyaları finanse etmek için milyonlarca dolar akıttı.
Opsiyon tüccarları bugün seçim sonucu ne olursa olsun Bitcoin’in 80 bin dolara ulaşacağını fiyatlıyor. Bu noktada seçim sonuçlarından bağımsız olarak ABD’de kripto para piyasalarına dair regülatif düzlemde iyileşmeler ve politika değişiklikleri öngören Ripple CEO’su Brad Garlinghouse’a katılmamak elde değil.
Ne yapmalı?
Siyasi olayların, özellikle de bu denli başa baş ve büyük ölçekliyse, piyasalarda dalgalanma yaratması muhtemel görülüyor. Yine de Fidelity, tarihsel olarak finans piyasalarının hem başkanlık hem de ara seçimlerden etkilenmediğini söylüyor. Fidelity'ye göre seçim sonuçlarının kısa vadeli etkilerini kâra dönüştürmek için yatırım stratejisini ayarlama girişimleri ters tepme potansiyeli taşıyor. Fidelity'den Chisholm, "Eğer bir yatırımcıysanız, seçimin odaklanmanız gereken bir şey olmaması gerektiğini düşünüyorum" diyor.
Tarihsel verilerin ve mevcut koşulların da kanıtladığı üzere bilançolar, genel makroekonomik koşullar, Fed'in faiz politikası ve benzeri faktörler, seçim sonuçlarından ziyade piyasayı yönlendirmek açısından daha etkili bir rol oynuyor. Başka bir deyişle sermaye her koşulda kendi yolunu buluyor ve daha içsel sebeplerle hareket ediyor. Fidelity'den Jurrien Timmer'a göre "Seçimlerin piyasalar üzerindeki etkisi, politikacıların inanmak istediğinden daha az oluyor."
Portfolyo.co Piyasa Özeti
Portfolyo Piyasa Özeti'ni hafta içi her gün
e-posta olarak almak için abone olun.
Son güncelleme: 31 Ekim 2024 - 13:49